Tarihin akışını değiştiren anlar vardır. 28 Haziran 1914, böyle bir gündü. Saraybosna sokaklarında sıkılan iki kurşun, yalnızca Avusturya-Macaristan Arşidükü Franz Ferdinand ve eşi Sophie’nin hayatına mal olmadı; aynı zamanda Avrupa’yı ve dünyayı kasıp kavuracak, milyonların ölümüne neden olacak Büyük Savaş’ın fitilini ateşledi. Bu suikast, nedenleri, sonuçları ve ardında yatan karmaşık siyasi ağlarla birlikte, modern tarihin en kritik dönüm noktalarından biridir.
Suikast Öncesi Avrupa: Barut Fıçısı Kıta
20. yüzyılın başlarında Avrupa, büyük güçler arasında artan rekabet, emperyalist hırslar ve milliyetçilik rüzgarlarıyla doluydu. Bir yanda Almanya’nın hızla yükselen gücü ve donanma inşası, diğer yanda İngiltere’nin deniz hegemonyasını koruma çabası vardı. Fransa, Almanya’dan 1871’deki Alsace-Lorraine yenilgisinin intikamını almak istiyordu. Rusya, Pan-Slavizm ideolojisiyle Balkanlar’daki Slav halkları üzerinde nüfuz kurmaya çalışırken, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, çok uluslu yapısıyla iç dinamiklerde ve sınır bölgelerindeki milliyetçi hareketlerle boğuşuyordu. Özellikle Balkanlar, “Avrupa’nın barut fıçısı” olarak adlandırılıyordu. Sırbistan, bağımsızlığını kazanmış ve büyük bir Sırbistan kurma hayaliyle Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek’i ilhak etmesine karşı çıkıyordu. Bu gergin ortamda, küçük bir kıvılcım bile büyük bir yangına dönüşebilirdi.
Arşidük Franz Ferdinand ve Reform Çabaları
Franz Ferdinand, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun tahtının varisiydi. İmparatorluğun geleceği hakkında farklı düşüncelere sahipti. Çok uluslu yapıyı korumak ve Sırp milliyetçiliğini yatıştırmak için imparatorluğu üçlü bir yapıya dönüştürmeyi (Avusturya-Macaristan-Güney Slav) düşündüğü biliniyordu. Bu reformlar, aşırı Sırp milliyetçileri tarafından tehdit olarak algılanıyordu çünkü büyük Sırbistan ideallerini engelleyebilirdi. Ferdinand’ın eşi Sophie Chotek, soylu olmamasına rağmen onunla evlenmiş, bu da hanedan içinde bazı tepkilere neden olmuştu. Ancak Ferdinand, eşine olan derin sevgisiyle biliniyordu. Saraybosna ziyareti, hem bölgedeki ordu manevralarını denetleme hem de imparatorluğun gücünü gösterme amacı taşıyordu.

Saraybosna Suikastı: Kaderin Cilvesi
28 Haziran 1914 Pazar günü, Franz Ferdinand ve Sophie, Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’ya resmi bir ziyarette bulunuyorlardı. Bu tarih, aynı zamanda Sırplar için tarihi bir gündü: 1389 Kosova Savaşı’nın anma günü. Bu durum, suikastçılar için sembolik bir anlam taşıyordu. Suikastı düzenleyen grup, “Kara El” adlı gizli bir Sırp milliyetçi örgütle bağlantılı olan “Mlada Bosna” (Genç Bosna) üyesi gençlerden oluşuyordu. Grubun başında Gavrilo Princip vardı.
Konvoy şehir merkezine doğru ilerlerken, ilk suikast girişimi yaşandı. Nedeljko Čabrinović’in attığı el bombası, Ferdinand’ın arabasını ıskaladı ve arkadaki bir aracı hedef aldı, birkaç kişiyi yaraladı. Suikast girişiminden sonra Ferdinand, programına devam etmek yerine yaralıları ziyaret etmeye karar verdi. Ancak şoför yanlış yola sapınca, arabası tesadüfen Gavrilo Princip’in bulunduğu bir fırının önünde durdu. Bu şans eseri karşılaşma, tarihin akışını değiştirdi. Princip, bu fırsatı kaçırmadı. Tabancasını çekerek önce Franz Ferdinand’ı, ardından hamile eşi Sophie’yi vurdu. İkisi de kısa süre sonra hayatını kaybetti.
Suikastın Sonuçları ve Savaşın Başlaması
Franz Ferdinand suikastı, Avusturya-Macaristan’da büyük bir şok ve öfkeye neden oldu. Viyana, suikastın arkasında Sırbistan hükümetinin olduğuna inanıyordu ve bunu Sırbistan’a karşı nihai bir eylem başlatmak için bir bahane olarak gördü. Almanya’dan “boş çek” desteğini alan Avusturya-Macaristan, Sırbistan’a ağır koşullar içeren bir ültimatom gönderdi. Sırbistan, bazı maddeleri kabul etse de, kendi egemenliğini ihlal ettiğini düşündüğü maddeleri reddetti.
Bu reddediş, Avusturya-Macaristan’ın 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a savaş ilan etmesine yol açtı. Bu ilan, Avrupa’daki karmaşık ittifaklar ağını tetikledi. Rusya, Slav kardeşlerini korumak amacıyla Sırbistan’ın yanında yer aldı ve seferberlik ilan etti. Almanya, Rusya’ya savaş ilan etti ve ardından Fransa’ya. Almanya’nın tarafsız Belçika üzerinden Fransa’ya saldırması, İngiltere’nin de savaşa girmesine neden oldu. Böylece, birkaç hafta içinde Avrupa’nın büyük güçleri kendilerini I. Dünya Savaşı‘nın içinde buldu.
Miras ve Dersler
Franz Ferdinand suikastı, I. Dünya Savaşı’nın doğrudan tetikleyicisi olsa da, savaşın tek nedeni değildi. Suikast, zaten var olan gerginlikleri, milliyetçi ideolojileri, emperyalist rekabeti ve karmaşık ittifak sistemlerini gün yüzüne çıkardı. Savaşın ardından Avrupa haritası yeniden çizildi, imparatorluklar dağıldı ve milyonlarca insan hayatını kaybetti.
Bu olay, tarihin ne kadar kırılgan ve öngörülemez olabileceğini gösterir. Bir suikast, bir kıtanın kaderini nasıl değiştirebilir? İnsanlık, bu olaydan dersler çıkarmalıdır: uluslararası ilişkilerde diyalog ve işbirliğinin önemi, milliyetçiliğin aşırıya kaçtığında yaratabileceği yıkım ve siyasi gerilimlerin küresel çatışmalara nasıl evrilebileceği. Franz Ferdinand suikastı, yalnızca bir tarihsel olay değil, aynı zamanda gelecekteki krizleri anlamak ve barışı korumak için bize ışık tutan bir uyarıdır.

Sonuç
28 Haziran 1914, Saraybosna’da yankılanan kurşun sesleri, Avrupa’nın ve dünyanın yüz yılını şekillendiren bir trajedinin başlangıcıydı. Bu olay, tarihin tozlu sayfalarında kalmış bir anı olmanın ötesinde, günümüz dünyasındaki siyasi gerilimleri, milliyetçi yükselişleri ve uluslararası ilişkilerin karmaşıklığını anlamak için hala güçlü bir ders niteliğindedir. Bir kıvılcımın nasıl büyük bir yangına dönüşebileceğinin acı bir hatırlatıcısıdır.
Düne dair her şeye erişmek için dununozeti.com platformumuzu sosyal medya’da takip edin!